12 Şubat 2012 Pazar


MADRİD KAFASI J

Bilmem nesi meşhur bi yer. Neresi orası onu da bilmiyorum. 2. Sefer gidilişinde bana nasip oldu gitmek. İçin-dışı hoş güzel bir mekan, içeriside bi hayli kalabalık. Girişi klasik İspanyol barları misali, ilerisinda bir kaç masa ve aile salonumuz üst katta ;) 
Bilmeyenler için kısa bir bilgi girelim burada; Madrid’de hemen hemen her köşe başında bu tarz barlara rastlayabilirsiniz. Burada insanlar oturmamak için direniyorlar resmen J Boş zamanlarında bu barlarda buluşuyorlar, ayak-üstü içkilerini içip kurutulmuş domuz yiyorlar ( ıyyyy dediğinizi duyar gibiyim ) 



  J Bazı duyumlarıma göre çok lezzetliymiş lakin bi ara bi cips gördüm, oldukça ilginç bir yapıya sahip idi. Meğersem domuzun yağlarından yapılıyormuş, böğğğ :/ Neyse konumuza geri dönelim, işte iş çıkışı, yemek sonrası vs. İnsanlar buralarda toplanıp laklak yapıyorlar.


Bizim gittiğimiz yer ise daha bir restaurantımsı idi. Ben ve Nazlı mekan’a gittiğimizde Burak-Kenan-Caner üçlüsü çoktan yemeklerini yemişler, sangrialarının son yudumlarını alıyorlardı. Bizde içme kısmında onalra eşlik ettik. Sohbet muhabbet derken hesabı istedik, kalkıcaz. Hesap geldi ve Nazlı ödemeye kalktı. Çocuklar “Ne yedin de neyi ödüyorsun sen?” edasında Nazlı kızımıza çıkışırken, Nazlı bir hışımla elini cüzdanına attı ve parayı hesabın orta yerine, şak! “Alın işte 5€ sadece” Nasıl ya? Nazlı? Bi dakka, naptın şimdi sen? –Naptım abi? Hesap 40 € ortada 2 tane 20’lik var, Nazlı da 5€ vercek. Lakin süper zekam benim 20€’yu aldı yerine bi güzel 2 tane 10’luk koyuverdi...


Seviyorum bu kızı  :)


DİPNOT:  Sangria buranın özel içkilerindenmiş...

Tipik bir sangria tarifi aşağıdaki gibidir:
1 şişe kırmızı şarap 2 kaşık bal ya da şeker (tercihen az miktarda suda çözülmüş olarak) Dilimlenmiş yarım portakal Dilimlenmiş yarım elma Dilimlenmiş bir limon Yarım çay bardağı rom veya votka Bir su bardağı gazoz 1 dilim tarçın çubuğu Buz
Şarap büyük bir kaseye boşaltılır. Bal veya şeker eklenir ve karıştırılır. Dilimlenmiş meyveler ve rom veya votka ve tarçın çubuğu eklenir ve karıştırılır. Soğuyana kadar buzdolabına konulur. Servis edilmeden önce gazoz ve buz eklenir. Sangrianın tadının güzel olması içerdiği şarabın tadına ve meyvelerin sangriaya tadını iyice vermesine bağlıdır. Bunun için meyvelerin küçük parçalar halinde dilimlenmesi ve servis edilmeden önce sangriayı dolapta bir süre bekletmek önemlidir.
Sangria, İspanya ve Portekiz kökenli bir içki olarak bilinmekte ve bu ülkeler ile Latin Amerika'da yaygın olarak tüketilmektedir. Daha az kabul gören bir düşünceye göre ise ilk olarak Britanya kolonisi olduğu dönemlerde Antil adalarında içilmeye başlanmıştır ve şimdi bizler içmeye devam etmekteyiz :)) 





10 Şubat 2012 Cuma


Yavaşça birleşip buzları kırmaya başladık...

Bir gün ansızın birşey öğreniyorsun ve üzerine düşünüp kendini karar vermiş buluyorsun. Sonra hooop oldu bile. Hahhh işte aynen öyle bi durum benimki de. Totalde şöyle 3 sene sürdü, gel gitler oldu ama bknz  şekilA I’m in MaDRid J

Geride bırakacakların, yeni elde edeceklerin, nasıl elde edeceğin ya da elde edebilecek birilerinin olma ihtimali... 1.sınıf CMN dersimi hatırlattı “olasılık” !

 Kafa karışık geldik hepimiz belki de, ya da birilerine güvendik sadece. Lakin işler öyle olmuyor işte, ne umduk ne bulduk komşu durumuna düşüyorsun burada hopbanadak. Ama ben iyi ki düşmüşüm bu çukura ;)
Madrid’de ikinci haftamın başlamasıyla hayatımda hoooop ordayız hooop burdayız hoooop şu iş var hoooop uykum var derken kısa zamanda o kadar çok şey oldu ki kaydadeğer, bakalım bunları nasıl anlatacağım. Aslında anlatmayacağım da J

Neyseee haydinn bugün Pazartesi okula bir gidek. Bu hafta İspanyolca dersleri ve welcome week etkinlikleri var. Program belli, öğlene kadar okul sonra etkinlik vs. Kim demiş ki programlar sabittir diye. Sınıfa girdim, ders adına bir şey yok, benim geçen hafta yaptığım ders kaydı için adam tekrar randevu veriyor. “Holaaa” dedim “Abicim hayırdır?” Tam olayı çözmeye çalışırkene önden arkadaşın biri “You can go” dedi bana bende “Yok sıra sende geç sen” dedim J “Sen Türk müsün?”  Lenn Caneyyyyy J

Öyle böyle sonrasında İspanyolca dersine geçtik, Nazlı-Dilan-Ali Rıza’da sonradan bize eklendi. Hocamız muyyy bien idolümüz oldu. (Çok özlicez) Derken ders bitmeden Caney buzzları kırmaya kaynaşmaya gider ve msj: Koşunnn Budy programı başlıyor! Nazlı ve ben orası mı burası mı derken ortada ne buz kalır ne de budy... O zaman bu günlük bu kadar okul kokusu yeter deyip 518 yoluna düşeriz. 518’den çok bahsedicem büyük ihtimalle, kendisi hemen hemen her gün 1 saatimi UEM tarlası yollarında harcayacağım otobüsümüz olur. Yol arkadaşımız yani ;)

İyi güzel hoş, sabahları Spanish course sonrası ise ev aramaca. Nazlı kızımıza bir ev-oda arıyoruz. İlk soru “¿Habla usted Inglés?”  Uzunca sürecek bir çilemiz varmış meğersem bizi bekleyen. Dilek olay 13gün! Her gün, soğuk-sıcak-siesta demeden, dil bilmeden yaaaa Allah... Her ev ayrı bir macera oldu bizim için. Ne insanlar tanıdık, nelere ev diye kandık. Lakin işin sonu çok enteresan oldu.

 Siesta laneti saatlerinin içerisindeyken mola vermek zorunda kaldık, açız ayrıca hava şartları da bunu oldukça destekliyordu. 1. Mekan seçiminde başarısız olduk, içeri girdik atıştırmaları yedik garsonunda en sonunda bize “Burası sizin bütçeyi aşıyor, o zaman gidin bişiler alıp evde yiyin.” Demesiyle mekan 2 arayışları başladı. Sanırım bu sefer doğru yerdeyiz, her ne kadar içerisi ergen kaynasa da, diğer mekana göre oldukça soğuk olsa da bizim Bambi misali bi yer. Ama İspanyol bambici abi biraz sorunlu çıktı burada da. Neyse iyi kötü bişiler yiyip buradan da çıktık.

( Not: Çıktık ya da çıkarıldık. Bazı yerlerde siesta saatleri değişkenlik gösterebiliyor. Birden ışıklar açılıp kapanmaya ve anlamadığımız kelimeler bizim ispanyol bambicinin ağzından son sürat dökülmeye başladı. Taaa ki eli kolunda ki saati gösterene kadar bizim anlamsız bakışmalar devam etti. )

Artık karnımız tok lakin siesta devam ediyor. O zaman ilk hedef en bizim mekan “Starbucks”.
( NOT: Bu 13 günlük ev arama sürecinde Nazlı’nın evi Starbucks ve Madrid Metro durakları oldu J O yüzden bizim mekan diye bahsi geçiyor.  )
En yakın Starbucks’a girdik, üst kata çıktık, 5 kişilik tek boş yer bilgisayar masasıydı. Orada da bi kızcağız vardı, garibim ders çalışıyor. Neyse aramızdan birimiz J hooop kıza “Boş oda var mı bildiğin?” Kardeşime oda arıyoruz diye labdananak girdi lafa. Kız güldü ve sohbet başladı sonrasında numaralar alındı ve Nazlı şuan o kızla ev arkadaşı J İşin özeti biz 13 gün sadece Starbucks’a girmekle kalmayıp millete ev soraydık işimiz çok daha çabuk olabilirmiş.



:) Şimdi işler tamamlandı gibi, yavaşça kırdığımız şu buzları artık eritmeye başlayalım...