11 Haziran 2012 Pazartesi

Varsın ya, gerisi boş..


  Büyüyoruz, aşıyoruz zamanı adeta. Sarmaşık misali önce birbirimize sarıp sonrasında genişliyoruz, hayatımıza dair hedeflediğimiz amaçlara doğru. Bakıyorum da lise yıllarını anlatan dizilerdeki karakterler gibiyiz sanki. Hazırlıkta atıldı bazılarımızın tohumları, 2. - 3. sınıfta fidanlar aynı seraya taşındı ve şimdi mezuniyete 40 yıllık birer ağaç köküne sahipcesine hazırlanıyoruz. Kökümüze dolanan sarmaşıklar ile birbirimize bağlarımızı koruyup, güçleniyoruz.

  Sanmazdım bu kadar derinlerime işleyeceğini, tüm benliğimle sevinci doruklarımda yaşayacağımı. Bilmezdim olacakları, düşünmezdim de. Çünkü öğrendim ben, düşündükçe adımları, planladıkça +ları -leri, sonucunda +lar -eksileri hep götürüyordu. Şimdi ise ne işlem yapıyorum ne de elimde olanları, olmayanları sayıyorum. Tek bir hissettiğim var, o da yanımdaki dostlarım.

(Staj sonuçları duygusallığından esinlenilmiştir.)



3 Haziran 2012 Pazar

Özlem misin sen bilemedim ben?

Zaman geçtikçe, yaşananlar biriktikçe, eksiklikler hissedildikçe bir farklı oluyor insan. Adeta iki taraftan zıt hissiyatlar barındırıyor içerisinde ve bazen öyle bir an geliyor ki bu iki zıt duygu çarpışıyor karşılıklı minicik yüreğinde.

Daha dün soğuktu oysa ki hava, yarın hangi bikinimi giysem acaba? Ev bulabilecek miyiz Nazlı? , Biyanka dün Türkiye'ye dönüş yaptı. 1 hafta sonra Madriddeyim, Türkiye için şafak 29!

Bir alamettir ERASMUS! Nedendir bilinmez dahil olursun içerisine. Umarsın bir kaç şey ya da ummadığını, umamadığını bulursun. Gelir geçer zaman, dönersin feleğin çemberinden doğruca kürkçü dükkanına.

Bende girdim bir alamete taaa 6 ay önce, gittim bir çok yere :) Umduğumu bulamadım ama pek çok umamadığını bulanlardan oldum. Farklı tatlar tadımladım, kimlikler öğrendim, kıtalar keşfettim... Fakat anladım hepsi bir süre için idealmiş meğer ve en kısası en doyumu olmayanı imiş.

Özlem değil benimkisi, bilemedim ki neyin nesi...



1 Haziran 2012 Cuma

MADRİD zor arkadaş!

  Daha ne evim ne yurdum ne de geliş tarihim kesinleşmişti buralara. Bana her daim online destek veren Ali Rıza arkadaşım bir grup kurmuştu Facebook'ta, ben ve benim gibi MAdrid'de gelecek arkadaşlar için. Zamanın birinde bir not düşmüştü oraya, şöyle ki; "Gelirken sinirlerinizi aldırın." Tırsmıştım ilk okuduğumda aslına bakarsanız. Ama şimdi gel gör ki kızgın bir İspanyol boğası gibiyim adeta. O cümlenin neden yazıldığını ve yazarken neler hissedilerek yazıldığını çok net bir şekilde anlıyorum hatta ve hatta bizzat yaşıyorum. 
  Bir kere 1.si bu İspanyol milletine bir şeyi anlatmak için çabalamaktan ne kadar erken vazgeçersen, senin ruh ve beden sağlığın için o kadar iyi olur. 2.si ise sorgulamayacaksın. Aslında zamanla kabulleniyorsun zaten, anlama yetilerinde sıkıntı var bu ırkın. Bide dedemin deyişi ile heeennnnnnn iyisinii, heeennnn doğrusunu onlar biliyor, bizler ilkokul 2 Ali ata bak seviyesi. Türk olup İspanya'da yaşayanların bir kısmınında bu insanlardan bir şeyler kaptığını anladım bugün havaalanında. Yazık!
   Neyse canlar işin özeti şu, her ne kadar cehalete doğru hızla yol alsak da hatta şu günlerde koşmaya başlamış olsak da. Biz Türklerin en azından alt yapısı sağlam. Eğer ki günün birinde kullanmayı da becerebilirsek ve ya bunun yolunu keşfedebilirsek bizde iyisi Şam'da kayısı diyeyim ben size...  ;) 


Ha bu arada şimdi o yazının aynısı bende gelecek sene Madrid'e gelecekler için kuruduğum grubun sayfasına yazdım. :)