12 Nisan 2012 Perşembe

Acı, gerçek, güzel!

 Hep inandım bugüne kadar. Öyle saf öyle temizmiş ki içim meğer, hep iyiye yormuşum olan biteni. Hep duyduklarıma inandırmışım kendimi. Görsem bile acıyı, zihnime güzeli aktarmışım.

 Sonrasında anladım, yalan olanı kendime gerçek yaptığımı. Ne zaman acı çekmeye başladım, düşünmekten alıkoyamadım, çıkmaz yollara giriverdim her seferinde, tamam dedim bu iş iş değil. Bitmiyor hüzün, durmuyor göz yaşı. Ne için peki? Var olmayan bir gerçek mi yoksa acı yaptığın güzel için mi tüm bu çapaların.

  Razı oldum her şeye belki de ilk defa, sonucunun her ihtimaline karşı resti çekmeye. Hayatımda verdiğim en doğru kararlardandı. Çektim gittim, tüm çabalarıma, harcadığım zamana rağmen. İyi, güzel, hoş... Şimdi ne var elinde peki? Hiç...

  Alışmıştım küçüklüğümden beri elimde sıfırla kalmaya ben, böyle böyle güçlü oldum zaten. Her seferinde gene aynı özveri ile çabalasam da artık kurşun geçirmemeyi öğrendi yüreğim.

  Az zaman uz zaman ben yine bana kalan... Artık ne olursa razıyım dedim. Asla bir daha bu koşula bağlanmak yok dedim. Biliyorsun zaten dedim senle kalmayı, öğrendin nasıl mutlu olabileceğini. Her şey güzel. Gerçek güzel hemde bu defa. Sahiden de öyle idi. Fakat daha da güzel varmış bu gerçeğin, bilmiyordum.

  Bu sefer çözemedim ilk başta, garipsedim. Çünkü bana yabancıydı bu duygu ve yansıyanları. Çok enteresan görünse de dışarıdan, anlaşılmasa da olan biten, çok hasmış hissedilen. 

  Zaman ilerledikçe farkettim, ufak ufak sindirdim bu sefer. Yer yer sorguladım içimde, anlamaya çalıştım. Kanmaktan korktum, incilmek değildi derdim. Meğer bizim gerçek zannettiğimiz görünenler acı imiş. Bunu öğrendim. Bi çok şey daha öğrendim ben bu kısa zamanda, fakat asılı o gün hissettim iliklerime kadar. Koyamadım adını, meğer geçeğin adı, koşulları olmazmış, bildim.

  Bir şey daha bildim ben sonrasında, 

Öncesinde çok güzeldi her şey, aslında bana öyle geliyormuş. Meğersem acı çekiyormuşum, sonrasında gerçeği farkettim ve şimdi öncesinde güzel zannetiğim şeyin gerçeklerine sahip olmuşum...


O gün dökülen gözyaşları yetti bana, saysak da sövsek de bıksak da isyan etsek de, artık çok geç. 

Yüreğimize işlenmişiz birbirimizin...

Sizi çok özledim kızlarım...


NOT: Kara böcü"M" seni de ;)


Arayı açtık  :)

  Farkındayım tamam sakin ama buralardayım ben gene, birikim yapıyorum. Biraz fazla oldu şimdi nasıl kalkacağım altından derken, yaa Allah!

  Marid'e geldiğimiz ilk haftaların oldukça dondurucu olduğundan söz etmiştim. Hatta bu havalarda 13 gün boyunca ev aradığımızdan vs. 2-3 gün öncesi ise bize nispet yaparcasına bir bahar havasına büründü Madrid. Abartarak metroda, otobüste boğucu olmaya başladı. T-shirt ile gezmek yeterli oluyordu neredeyse.

  Tamam artık bahar geldi! Yibuuuuuu, takvim açılsın, planlar yapılsın. Eee nerey gidiyoruz? O hafta sunum var vs. Bu kadar heveslenirken şak geçen gece hiçbir şey yağmayan memlekete Rizemin en sağnak yağmurlarından yağsın. Onu da abartsın sabah kara dönüşsün, okulun etrafı bembeyaz olsun.  :/ Şimdi ise daha da bulanık bir durum da hava, ne güneş ne sıcak ne kuru ne soğuk! Bilinmez bir denklem içindeyiz adeta.

  Fakat artık kazaya bırakma şansımız yok gezmeleri. Son 2-3 ay içerisindeyiz ve Avrupa'yı keşfetmemiz lazım! ACİL! :)

  İlk bir ayı atlattığımızda bir garip moda büründük, farkında değildik de. Baktık 2 ay akıp gitmiş. Meğersem buradaki arkadaşlarda aynı durumları yaşamışlar. Böyle bir isteksizlik her şeye dair, evde oturalım modu. Sanki buraya gelmeden o kuduruk ben ben değilim burada. Lakin hiç hoş da değil bu durum. Zaman böyle akıp gitti, farkına varmadık okuldu, projeydi derken akrep yelkovanı baya kovalamış.

  Hooop dedik geçen! Nazlımla yüzledik birbirimizi. Sıkıldık diye haykırdık adeta. (Gerçi buna rağmen dünkü kulüp teklifini reddettim ama napim başım çok fena bu aralar hastayım biraz, hava çarptı) Hemen planlar yapıldı, biletler alındı. Ciddiyim bu defa aldık. :)



Mayıs
 fena
 geliyor
 benden
 söylemesi !
     :)